Doğrudan bir film setinden çıkmış gibi görünen bir cihazla sık sık karşılaşmazsınız. Ancak Lenovo’nun şeffaf microLED ekrana sahip dünyanın ilk dizüstü bilgisayarı olduğu iddia edilen Project Crystal, bilimkurgunun hayata geçmiş bir örneği. Şu anda Project Crystal’ı perakende bir ürüne dönüştürme planı yok. Lenovo’nun en son konsept cihazı, şeffaf microLED panellerin ve yapay zeka entegrasyonunun potansiyelini keşfetmek için ThinkPad bölümü tarafından görevlendirildi. En belirgin kullanım alanı, doktor muayenehanesi ya da otel masası gibi bir yerde bilgi paylaşımı olacaktır. Bir ekranı ters çevirmek yerine, ekranı yazılım aracılığıyla ters çevirebilir ve diğer taraftaki herkesin derinlemesine bir açıklama alırken görmesini sağlayabilirsiniz. Lenovo, sistemin arkasına yerleştirilmiş kamera ile birleştirildiğinde, muhtemel AR uygulamalarının olabileceğini söylüyor. Örneğin, Google Lens’e benzer şekilde bir nesneyi tanımlamak için kamerayı kullanmak olabilir. Şeffaf ekranı sayesinde, sorun giderme veya onarım gibi işlemler için nesnenin üzerine bir diyagram ya da şema yerleştirerek bu fikri bir adım öteye taşımak mümkün olabilir. Ancak Project Crystal ile ilgili en iyi şey, Lenovo’nun bunu yapma zahmetine girmiş olması. Şu anda, standart microLED ekranlar bile son derece pahalı ve bu paneller genellikle Samsung’un The Wall’u ya da Apple’ın Vision Pro’su gibi son teknoloji cihazlar için ayrılmış durumda. Ve şeffaf versiyonlar, Samsung’un birkaç ay önce CES 2024’te gösterdiği şeffaf microLED TV’de olduğu gibi yalnızca konsept olarak görüldü.
Şeffaflık etkisi şaşırtıcıdır. Project Crystal, ekranı kapalıyken, hafif kahverengimsi bir renk tonuna sahip sıradan bir cam parçası gibi görünüyor. Ancak bir anda her şey bir savaş gemisi gibi ışıldıyor. Nominal parlaklık 1.000 nit’e kadar çıkarken, Lenovo zirvelerin 3.000 nit’e kadar çıkabileceğini söylüyor ki bu da onu yeni Galaxy S24 ailesinden daha parlak yapıyor. Birden fazla katmandan oluşmasına rağmen panel son derece ince, bu da dijital ve analog dünyalar arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmaya yardımcı oluyor. Lenovo ayrıca bir tür kontrast katmanı eklemeyi düşündüğünü, böylece bir düğmeye dokunarak geleneksel bir opak ekrana dönüşebileceğini söylüyor. Bununla birlikte, 16 inçlik nispeten büyük bir ekran için çözünürlüğü çok yüksek değil, bu nedenle yakından bakarsanız tek tek pikselleri görebilirsiniz. Tasarımdaki bir diğer değişiklik ise Project Crystal’ın geleneksel bir klavye yerine Lenovo’nun eski ‘Yoga Book’larındakine benzer dokunmatik tabanlı yedeklerinden birine sahip olması. Ne yazık ki, hala aynı sorunların çoğundan muzdarip. Bunun en bariz örneği, dokunsal geri bildirim olmadığı için yazarken ellerinizin kayması ve bunun da doğruluğun azalmasına neden olması. Lenovo, yapay zekanın gelecekte bir kişinin yazma alışkanlıklarını öğrenerek ve daha sonra bu bilgileri kullanarak ellerinizin ana satırdan uzaklaşmasını hesaba katarak bunu çözebileceğini söylüyor. Ancak şu anda bu hala bir sorun. Dizüstü bilgisayarın geri kalanı için de çalışmalar devam ediyor. Tüm sistemde yalnızca iki bağlantı noktası mevcut ki o da bu kadar büyük dizüstü bilgisayar için kocaman bir gaf olurdu. Project Crystal ayrıca son nesil bir CPU’ya dayanırken, menteşe ve diğer bileşenleri oldukça zayıf görünüyor. Ekranı 90 derecenin altına eğildiğinde kapanma tehlikesi geçirebilir. Ve bazı nedenlerden dolayı, dizüstü bilgisayar statik yük oluşturuyor gibi görünüyor, çünkü bazen ekranına dokunan insanlara küçük bir elektrik çarpma hissi veriyor. Project Crystal, sorun arayan bir çözüm. Niş durumlarda var olan bir sorun ve ileride daha ciddi bir şekilde ele alınmaya değer bir konu olabilir. Ancak daha da önemlisi, bizi gelişmekte olan ekran teknolojisiyle nelerin mümkün olabileceği ve geleceğin dizüstü bilgisayarına nasıl uyum sağlayabileceği konusunda düşünmeye zorluyor.
böyle şeyler uzun yıllar sonra insanların kullanımına sunulur….. şu an sadece hayalden öteye geçemez…