1920’lerde araştırmacılar kanser hastalarının tatlı ve kokulu idrarları olduğunu keşfettiler. Doktorlar önce şaşırdılar, ancak kısa süre sonra bunun yüksek kan şekeri seviyelerinin bir sonucu olduğunu anladılar. Tatlı ve kokulu idrar, kanserin vücudun kan şekeri seviyesini etkilediğini düşündürmektedir. Ama nasıl? Yeni bir çalışma bu soruyu yanıtlamaya hazır. Daha önceki çalışmalar kanser ve insülin arasındaki bağlantıyı incelerken, Lykke Sylow ve meslektaşlarının yeni çalışması konuyla ilgili en iyi araştırmaları derleyen ilk çalışma ve cevap net görünüyor.
“Kanser hastalarında hücreler insülin hormonuna iyi yanıt vermiyor. Bu nedenle kanser hastalarında aynı etkiyi oluşturmak için daha fazla insülin gerekir. İnsülin direnciniz varsa, vücudunuzun kan şekerini düzenleyebilmesi için normalden daha fazla insülin üretmesi gerekir” diyor yeni çalışmanın ana yazarlarından Lykke Sylow. Ve vücudun insüline yanıt verme yeteneği hem kanser hastalarında hem de tip 2 diyabetli kişilerde bozulur. Yorgunluk, artan susuzluk ve idrara çıkma gibi tip 2 diyabet belirtileri yavaş yavaş gelişir ve bu nedenle fark edilmesi zor olabilir. Kanser hastalarında ise, yorgunluk gibi semptomların bazılarını zaten yaşadıkları için insülin direncini tespit etmek daha da zor olabilir. İnsülin direncinin olumsuz sonuçlarının yanı sıra, bu durum kanser hücrelerinin çoğalmasına da neden olabilir.
“Hücre çalışmalarından, hayvan çalışmalarından ve bazı insan çalışmalarından insülinin bir büyüme hormonu olduğunu ve kanser hücreleri üzerinde de aynı etkiye sahip olduğunu biliyoruz. Yani, yüksek düzeyde insülin, kanser hücrelerinin daha hızlı büyümesini sağlayabilir,” diyor çalışmanın ikinci ana yazarı Joan Màrmol ve ekliyor: “Tabii ki bu kanser hastaları için büyük bir sorun olabilir.” Ayrıca, insülin direnci kaslarda protein birikimini etkileyebilir. Yani, vücut insüline yanıt veremezse, kas kütlesini ve gücünü kaybedecektir. Bu birçok kanser hastası için büyük bir sorundur. Sonuç olarak, kanser ve insülin direnci gerçekten kötü bir kombinasyondur. Lykke Sylow, onkologların normal görünse bile hastaların kan şekeri seviyesini kontrol etmeye başlamasını umuyor, çünkü vücut daha fazla insülin üreterek bunu telafi edeceğinden insülin direncini tespit etmek zor olabilir.
Lykke Sylow; “Ve eğer hastanın insülin direncinden muzdarip olduğunu tespit ederlerse, bunu tedavi etmeye başlamaları gerekir. İnsülin direncini tedavi edebiliyoruz çünkü bu durum hakkında derinlemesine bilgi sahibiyiz. Sadece tip 2 diyabetle ilişkilendirmeye alışkınız.” ifadelerini kullandı. Yine de bağlantının yönleri daha fazla araştırma gerektiriyor. “Bir sonraki adım, kimlerin insülin direnci geliştirdiğini belirlemeye çalışmak. Burada hangi kanser hastaları risk altında? Belirli bir kanser türüne ya da belirli risk faktörlerine mi sahipler? Ya da bu durum tedaviyle bağlantılı olabilir mi?” diyor Lykke Sylow ve ekliyor: “Bu durumu geliştirme riski yüksek olanları belirledikten sonra, insülin direnci tedavisi ve bunun hastalar üzerinde olumlu bir etkisi olup olmadığı konusunda daha uzun vadeli çalışmalar görmeyi umuyorum.”