Bilim insanları, genellikle Dünya’nın ikizi olarak adlandırılan Venüs’te oluşan su kaybını anlamada önemli bir ilerleme kaydettiler. Merkür’ü bile geride bırakan aşırı sıcaklığına rağmen Venüs, Güneş’in “Goldilocks Bölgesi” içinde, sıvı halde su bulundurabilen bir konumda yer alıyor. Milyarlarca yıl önce Venüs, yaşamın var olabilmesi için gerekli olan Dünya kadar suya sahipti. Ancak zamanla uzaya kaçan su nedeniyle çorak bir manzaraya dönüşmüştür. Venüs’ün, Güneş’e yakınlığı nedeniyle yoğun güneş ışığının, atmosferindeki suyu hidrojen ve oksijene ayırdığı düşünülmektedir. Bu durum, gezegeni hızla ısıtan yüksek bir “hidrojen konsantrasyonuyla” sonuçlanmış ve “hidrodinamik kaçış” olarak bilinen bir süreçle hidrojenin uzaya dağılmasına neden olmuştur. Ancak bu süreç tamamen su kaybıyla sonuçlanmamıştır. Venüs’te bir miktar su hala mevcuttur ve uzaya sızmaya devam ederek gezegenin süregelen dönüşümüne daha fazla katkıda bulunmaktadır. Bilim insanları Venüs’ün devam eden su kaybını “HCO⁺ dissosiyatif rekombinasyon (DR)” adı verilen bir sürece bağlıyor.
Bu teoriye göre, gaz halindeki HCO⁺ elektronlarla reaksiyona girdiğinde, nötr bir karbon monoksit molekülü (CO) ve bir hidrojen atomu (H) oluşturur. Bu reaksiyon, hidrojen atomuna, gezegenin kaçış hızını aşıp uzaya dağılmasına yetecek kadar enerji verir. DR sürecinin Venüs’ün tarihi boyunca aktif olduğu ve muhtemelen hala devam ettiği düşünülmektedir. Bu keşif, gezegen bilimciler tarafından daha önce hesaplanan hidrojen kaçış miktarını iki katına çıkararak Venüs’teki “hidrojen kaçışına” ilişkin bilgilerimizde devrim oluşturdu. Venüs’teki DR’yi araştırmak adına bilim insanları, başlangıçta Mars için tasarlanan ancak üst atmosferlerdeki benzerlikler nedeniyle Venüs’e genişletilen bilgisayar modelleme ve veri analizi tekniklerini kullandılar. Atmosfer ve Uzay Fiziği Laboratuvarı’ndan Eryn Cangi, “Her bir gezegende onları bu son derece farklı durumlara sürükleyen küçük değişikliklerin neler olduğunu anlamaya çalışıyoruz” dedi. Bakalım bu gizemin tam olarak çözülmesi ne kadar zaman alacak ve bilim insanlarının araştırmalarına nasıl bir yön verecek, ilerleyen dönemlerde hep beraber göreceğiz.