UT Southwestern araştırmacıları, Malezya’dan bir erkekte nadir görülen bir erken yaşlanma sendromu olan progeria’nın yeni bir formunu keşfetti ve nedenini yeni bir gen mutasyonuna bağladı. Journal of Clinical Investigation’da bildirilen bulgu, bu çok nadir görülen hastalıkla aynı özellikleri paylaşan daha yaygın durumlar için yeni tedavilere yol açabilir.
Dr. Garg, Malezya’daki meslektaşlarının oldukça sıra dışı fiziksel özelliklere sahip Çin kökenli bir hastayla karşılaştıklarını açıkladı. 21 yaşındaki erkek hastanın boyu 3,8 metre, ağırlığı 46 kilo ve baş çevresi 21 inçti; bunların hepsi genel nüfusun en düşük %3’ünün altındaydı. Ayrıca sivri bir burun, ince dudaklar, küçük bir alt çene ve şiddetli diş çapraşıklığının yanı sıra çok düşük vücut yağı (lipodistrofi olarak bilinen bir durum) ve son derece zayıf görme ile benzersiz bir yüz özelliklerine sahipti.
Dr. Garg’ın laboratuvarı lipodistrofi araştırmalarına odaklandığından ve daha önce Malezyalı araştırmacıların bu hastada olduğunu düşündükleri mandibuloakral displazi (MAD) adı verilen bir durumun arkasındaki genetik mutasyonları keşfetmiş olduğundan, Dr. Garg’a geçici tanılarını doğrulamak için hastanın kan örneklerini gönderdiler. Ancak, Dr. Garg ve meslektaşları genetik test yaptıklarında, hastada MAD ile bağlantılı iki genden herhangi birinde mutasyon bulunmadığını tespit ettiler. Hastada keşfedilmemiş bir durum olabileceğinden şüphelenen Dr. Garg ile çalışma arkadaşları, hastanın ve yakın aile üyelerinin tüm genomlarını olağandışı gen varyantları için taradılar. Araştırmalarını hızla TOMM7 olarak bilinen tek bir gene indirgediler.
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda bu genin, hücrelerin güç üreten organelleri olan mitokondrinin dış zarında bir gözenek oluşturmak üzere ilgili proteinlerle bir kompleks halinde bir araya gelen bir protein ürettiği biliniyordu. İnsanlardaki işlevini daha iyi anlamak için araştırmacılar, hastadan alınan bir örnekten deri hücreleri yetiştirdi ve bunları sağlıklı gönüllülerden alınan deri hücreleriyle karşılaştırdı. Testler, hastanın hücrelerinin sağlıklı hücrelerden çok daha fazla oksijen tükettiğini ve oksijen metabolizmasıyla ilgili daha fazla miktarda protein ürettiğini gösterdi. Ayrıca, vücut yağının oluşumunda rol oynayan bir süreç olan fosfolipid metabolizmasıyla ilgili daha az protein üretmişlerdir.
Daha ileri deneyler, hastadan alınan mutant TOMM7 proteininin mitokondriyal gözenek kompleksini oluşturan diğer proteinlerle iyi etkileşime girmediğini gösterdi. Dr. Garg, bu işlevsel kusurun, proteinlerin gözenekten taşınmasını sınırlayabileceğini ve hastanın semptomları için bir mekanizmaya işaret edebileceğini söyledi.
Dr. Garg, bu gendeki daha yaygın varyantların, bu hastada abartılan boy, çene boyutu, vücut yağı ve görme gibi özelliklerdeki popülasyon genelindeki farklılıkları açıklamaya yardımcı olabileceğini söyledi. Dr. Garg ayrıca, hastanın aynı genetik sendroma sahip olduğu anlaşılan ve 10 yaşında ölen bir ablası olduğu için, bu gen varyantı üzerinde daha fazla araştırma yapılmasının yaşlanmayı etkileyen genetik faktörleri açıklığa kavuşturabileceğini ve sonunda tehlikede olabilecek bu birey için bir tedaviye yol açabileceğini söyledi.
“Yaşam süresinin ne kadar olabileceğini bilmiyoruz, ancak kız kardeşi hakkında bildiklerimize dayanarak, erken ölüm riski altında olabilir” dedi. “Umarım diğer bilim insanları bunu bir sonraki seviyeye taşır ve bu hastayı bu durumdan kurtarabilecek özel bir tedavi bulurlar.”