Bilim insanları, yaygın olarak kullanılan anti-depresanların neden kullanıcıların yaklaşık yarısının duygusal olarak ‘körelmiş’ hissetmesine neden olduğunu çözdü. Bugün yayınlanan bir çalışmada, ilaçların çevremizden öğrenmemizi sağlayan önemli bir davranışsal süreç olan pekiştirmeli öğrenmeyi etkilediğini gösterdiler. NHS’ye (Ulusal Sağlık Sistemi) göre, İngiltere’de 2021/22 döneminde 8,3 milyondan fazla hasta antidepresan türü bir ilaç almıştır. Özellikle inatçı veya şiddetli vakalar için yaygın olarak kullanılan bir antidepresan sınıfı, seçici serotonin geri alım inhibitörleridir (SSRI’lar). Bu ilaçlar, beyindeki sinir hücreleri arasında mesaj taşıyan ve ‘zevk kimyasalı’ olarak bilinen bir kimyasal olan serotonini hedef alır. SSRI’ların yaygın olarak bildirilen yan etkilerinden biri, hastaların duygusal olarak donuk hissettiklerini ve artık eskisi kadar zevkli şeyler bulamadıklarını bildirdikleri ‘körelmedir’. SSRI alan hastaların %40-60’ının bu yan etkiyi yaşadığına inanılmaktadır.
Bugüne kadar SSRI’larla ilgili çalışmaların çoğu sadece kısa süreli kullanımlarını incelemiştir, ancak depresyon halinde bu ilaçlar, klinik kullanım için daha uzun bir süre boyunca kronik olarak alınmaktadır. Cambridge Üniversitesi’ndeki araştırmacılar tarafından yönetilen bir ekip, Kopenhag Üniversitesi ile işbirliği içinde, sağlıklı gönüllüleri işe alarak, en iyi tolere edilenlerden biri olduğu bilinen bir SSRI olan essitalopramı birkaç hafta boyunca uygulayarak ve ilacın bir dizi bilişsel test üzerindeki performansları üzerindeki etkisini değerlendirerek bu sorunu çözmeye çalıştı. Toplamda 66 gönüllü deneye katılmış, bunlardan 32’sine essitalopram verilirken diğer 34’üne plasebo verilmiştir. Gönüllüler en az 21 gün boyunca ilaç ya da plasebo almış ve kapsamlı bir dizi öz bildirim anketi doldurmuş, öğrenme, inhibisyon, yürütme işlevi, pekiştirme davranışı ve karar verme gibi bilişsel işlevleri değerlendirmek için bir dizi test yapılmıştır. Çalışmanın sonuçları bugün ‘Neuropsychopharmacology’de yayımlandı.
Ekip, dikkat ve hafıza gibi ‘soğuk’ biliş söz konusu olduğunda önemli bir grup farklılığı bulamadı. Duygularımızı içeren bilişsel işlevler olan ‘sıcak’ biliş testlerinin çoğunda da farklılık yoktu. Bununla birlikte, en önemli yeni bulgu, plasebo kullananlara kıyasla essitalopram grubu için iki görevde pekiştirme duyarlılığının azalmasıydı. Takviye öğrenme, eylemlerimizden ve çevremizden gelen geri bildirimlerden nasıl öğrendiğimizdir. Pekiştirme duyarlılığını değerlendirmek için araştırmacılar ‘olasılıklı tersine çevirme testi’ kullanmışlardır. Bu görevde, bir katılımcıya tipik olarak A ve B olmak üzere iki uyaran gösterilirdi. A’yı seçerlerse, beş seferden dördünde ödül alırlardı; B’yi seçerlerse, beş seferden yalnızca birinde ödül alırlardı. Gönüllülere bu kural söylenmeyecek, kendilerinin öğrenmesi gerekecekti. Deneyin bir noktasında olasılıklar değişecek ve katılımcıların yeni kuralı öğrenmeleri gerekecekti.
Ekip, essitalopram alan katılımcıların, plasebo alan katılımcılara kıyasla, görevi öğrenmelerine rehberlik etmek için olumlu ve olumsuz geri bildirimleri kullanma olasılıklarının daha düşük olduğunu buldu. Bu durum, ilacın ödüllere karşı duyarlılıklarını ve buna göre yanıt verme becerilerini etkilediğini düşündürmektedir. Bu bulgu, ekibin kendi kendine bildirilen anketlerde bulduğu bir farkı da açıklayabilir. Essitalopram alan gönüllüler, hastalar tarafından sıklıkla bildirilen bir yan etki olan seks yaparken orgazma ulaşmada daha fazla sorun yaşadılar. Yine Psikiyatri Bölümü’nden ilk yazar Dr. Christelle Langley şunları ekledi: “Bulgularımız serotoninin pekiştirmeli öğrenmedeki rolüne ilişkin önemli kanıtlar sunmaktadır. Bu çalışmayı, essitalopramın ödül öğrenimi sırasında beyni nasıl etkilediğini anlamak için nörogörüntüleme verilerini inceleyen bir çalışmayla takip ediyoruz.” ifadelerini kullandı. Araştırma Lundbeck Vakfı tarafından finanse edilmiştir.