Bu çalışmanın yazarları daha önce anti-SARS-CoV-2 S (spike) protein immünoglobulin G (IgG) titrelerinin makrofaj hiperaktivasyonunu tetiklediği, endotel bütünlüğünü bozduğu ve trombüs oluşumunu indüklediği için şiddetli SARS-CoV-2 enfeksiyonlarında büyük ölçüde rol oynadığını göstermiştir. Üretilen aşırı inflamatuar tepkiler, atipik fragman kristalize edilebilir (Fc) kuyruk bölgesi glikozilasyonuna sahip anti-S IgG titrelerine bağlıdır. Anti-SARS-CoV-2 immün yanıtlarının inhibisyonunu en aza indirirken aynı zamanda antikor kaynaklı hiper-enflamasyona karşı koyabilen ilaçların geliştirilmesi, koronavirüs hastalığının 2019 (COVID-19) terapötik manzarasını genişletebilir.
Bu çalışmada araştırmacılar, şiddetli SARS-CoV-2 enfeksiyonlarında antikor kaynaklı hiperenflamatuar tepkilere karşı koyan küçük moleküllü inhibitörleri tanımlamıştır. Anti-S-hedefli enflamatuar tepkilere karşı bileşik etkinliğini ve gücünü değerlendirebilen bir makrofaj aktivasyon deneyi geliştirildi. Yetkili araştırma küçük molekül inhibitör moleküllerini taramak için kullanıldı. Anti-S-aracılı hiper-enflamasyona karşı seçicilik ve etki, makrofajların aktivasyonu için IC50 (yarı-maksimum inhibitör konsantrasyon) değerlerine dayalı olarak ölçülmüştür. M-CSF (makrofaj-koloni uyarıcı faktör) ve il=10 (interlökin 10)-farklılaştırılmış MDAM’ler (monosit türevli alveolar makrofaj benzeri makrofajlar) kullanılmıştır. Makrofaj pro-enflamatuar yanıtları IL-6 ekspresyonuna dayalı olarak değerlendirilmiştir.
SYK (dalakla ilişkili tirozin kinaz) küçük molekül inhibitörleri, entospletinib ve R406 (fostamatinib’in aktive formu) ve fosfoinositid 3-kinaz (PI3K) inhibitörlerinin etkinliği deksametazon ile karşılaştırılmıştır. Ekip, SARS-CoV-2 Wuhan-Hu-1 suşu ile enfekte olan Amsterdam Üniversitesi tıp merkezinde (UMC) yatan COVID-19 hastalarından toplanan serum örnekleriyle SARS-CoV-2 S’yi inkübe ederek Anti-S IgG titreleri oluşturmuştur. Serumlar yoğun bakım ünitesine (YBÜ) kabul sırasında elde edilmiştir. Bulgular, BAL (bronkoalveolar lavaj) ile elde edilen insan pulmoner alveol makrofajlarının aktive edildiği ‘ex vivo’ deneylerde doğrulanmıştır.
Ayrıca, HPMVEC‘ler (insan pulmoner mikrovasküler endotel hücreleri) aktive edilmiş MDAMS ile muamele edilmiş ve HPMVEC trans-endotel elektrik direnci izlenmiştir. Güçlü küçük moleküllü ilaçların in-situ trombüs oluşumu üzerindeki etkisi, makrofajla şartlandırılmış ortamla aktive edilmiş HPMVEC’lere trombosit eklenerek test edilmiştir. Trombosit yapışması, von Willebrand faktörü (vWF) ve atipik glikozilasyona sahip anti-S IgG titreleri gösteren rekombinant bir mAb (monoklonal antikor) olan COVA1-18 tarafından oluşturulan S-hedefli IgG immünolojik komplekslerine (sırasıyla %78 ve yüzde dokuz galaktozilatlı ve fukozilatlı) akış altında değerlendirilmiştir. Ekip, Alfa, Beta, Gama ve Delta VOC’ler ve Wuhan-Hu-1 suşu gibi çeşitli SARS-CoV-2 varyantlarının (VOC’ler) anti-S IgG immünolojik kompleksleri tarafından indüklenen hiper-enflamatuar tepkileri araştırmıştır.
Çoklu PI3K ve SYK inhibitörleri, anti-S immünolojik komplekslerinin aracılık ettiği enflamasyona karşı koymuştur. Bir SYK inhibitörü olan entospletinib, anti-SARS-CoV-2 S IgG ile indüklenen hiper-enflamasyon, endotelyal bariyer bütünlüğünün bozulması, trombosit yapışması ve trombüs oluşumuyla mücadele etmek için en umut verici ilaç adayı olarak tanımlanmıştır. Ek olarak, entospletinib, çeşitli SARS-CoV-2 VOC’ları tarafından indüklenen anti-S IgG aracılı hiper-enflamasyonu inhibe etmiştir. Entospletinib ve R406, anti-S hiper-enflamasyonu deksametazondan daha güçlü bir şekilde bloke etmiştir.
Entospletinib polinosinik:polisitidilik asit [poli(I:C)]-yalnız aktive makrofaj hücreleri üzerinde hiçbir etki göstermemiştir. PI3K inhibitörleri, anti-S IL-6’nın %80’ini inhibe etmek için SYK inhibitörlerinden daha yüksek konsantrasyonlara (10.0 μM’yi aşan) ihtiyaç duymuştur ve PI3K inhibitörleri arasında Alpelisib, IL-6 ekspresyonunu en güçlü şekilde düşürmüştür. Bir PI3K-Gama/Delta inhibitörü olan Duvelisib, anti-S ve polinosinik:polisitidilik asit immünolojik komplekslerinin birlikte uyarılması üzerine IL-6 ekspresyonunu azaltmış, küçük molekül sadece polinosinik:polisitidilik asit koşulunda IL-6 üretimini doza bağlı bir şekilde artırmıştır.
Bir başka PI3K-Delta inhibitörü idelalisib, anti-SARS-CoV-2 yanıtları üzerinde hiçbir etkisi olmadan anti-S-aracılı IL-6 ifadesini dengelemiştir. En yüksek iki konsantrasyonda, sadece polinosinik:polisitidilik asit koşulunda canlılıkta azalma ve IL-6 ekspresyonunda artış gözlenmiştir. Bulgular SYK inhibitörlerinin PI3K inhibitörü moleküllerden daha güçlü olduğunu göstermiştir. PI3K ve SYK inhibitörleri deksametazondan daha seçici hiperenflamasyon karşıtı etki göstermiştir. Entospletinib ve R406 anti-S IL-6 ekspresyonunu inhibe ederek sitokin ekspresyonunu polinosinik:polisitidilik asit koşul konsantrasyonlarına düşürmüştür. İmmünolojik komplekslerin sera kaynaklı aktivasyonu üzerine, iki SYK inhibitörü karşılaştırılabilir ex vivo ve in vitro inhibisyon göstermiştir.
Entospletinib, SARS-CoV-2 ve sera türevli anti-S immünolojik kompleksleri ile uyarılma üzerine makrofajlar tarafından üretilen endotel bariyerine zarar veren aracıları seçici olarak etkisiz hale getirmiştir. Trombositler, polinosinik:polisitidilik asit ve sera ortak aktivasyonu altında entospletinib ile muamele edilmiş makrofajlar içeren ortama maruz bırakılan HPMVEC’lere daha az ölçüde yapışmıştır. Atipik olarak glikosile edilmiş immünolojik kompleksler vWF’ye trombosit yapışmasını sinerjize etmiştir. Entospletinib artan trombüs oluşumunu dengelemiş ve trombüs hacmini COVA1-18 mAb kontrollerininkine düşürmüştür. Entospletinib ve R406, IL-6 ekspresyonunu tüm VOC’lara karşı %75 ila %95 oranında azaltmıştır. Genel olarak, çalışma bulguları SYK sinyal blokajının sera türevi immünolojik kompleksler tarafından indüklenen alveolar makrofajların hiperaktivasyonuna karşı etkili bir strateji olduğunu göstermiştir. Entospletinib, şiddetli COVID-19’a karşı en umut verici SYK inhibitörü olarak bulunmuştur.
Önemli Hatırlatma: bioRxiv, hakemli olmayan ön bilimsel raporlar yayınlar ve bu nedenle kesin olarak kabul edilmemeli, klinik uygulamaya/sağlıkla ilgili davranışa rehberlik etmemeli veya yerleşik bilgi olarak değerlendirilmemelidir.